Öğle yemeği ne zaman yapılır ?

Berk

New member
Öğle Yemeği Ne Zaman Yapılır?

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün size “öğle yemeği” gibi sıradan bir konunun, bir kalbin içindeki koca bir hikâyeye nasıl dönüştüğünü anlatmak istiyorum. Bazen hayat, saat 12:00 ile 13:00 arasına sığmıyor. Çünkü mesele, yemeğin zamanı değil; o yemeği kiminle, nasıl, hangi sessizlikte paylaştığın.

---

Bir Günün Tam Ortasında

O gün, güneş şehrin üzerine neredeyse dik açıyla vuruyordu.

Ece, masasının başında, saatine bakıyordu. 11:48.

Bir yandan bilgisayar ekranındaki dosyalara göz gezdiriyor, bir yandan da içinden “Birazdan öğle olur,” diyordu.

Yan masadaki Murat, tam o sırada “Ece, saat tam 12.00’de çıkalım mı?” diye sordu.

Sanki her şeyi dakikasına göre planlamış gibiydi.

Murat, düzeni severdi. Öğle yemeği onun için bir rutindi.

Yorgun beyinleri resetlemek, öğleden sonraki verimi artırmak için gerekli bir mola.

Ece içinse öğle yemeği, bir anlık nefes alış, bir kaçış, belki de bir “hissetme” anıydı.

İşte, biri için zamanlama; diğeri için anlamdı.

---

Erkek Mantığı: Zaman Yönetimi

Murat’ın masasında bir ajanda dururdu.

Her şey planlıydı: sabah toplantısı 09:00’da, mail kontrolü 10:30’da, öğle yemeği 12:00’de.

Onun için hayat, çözümlenmesi gereken bir algoritmaydı.

Yemek de bu algoritmanın bir parçasıydı — “enerji takviyesi.”

Yemek seçerken bile stratejikti: fazla karbonhidrat yok, sindirimi kolay şeyler.

Ama işin duygusal tarafı? O kısmı hiç hesaplamazdı.

Çünkü o, duygu değil veriyle yaşardı.

Ama bir gün fark edecekti — hiçbir veri, bir yüreğin zamanını tam olarak ölçemez.

---

Kadın Kalbi: Hissetmenin Ritmi

Ece’nin gözünde öğle yemeği, sadece yemek değildi.

Kendine dönmenin, biraz durmanın, “Ben buradayım” demenin sessiz bir yoluydu.

Bazen bir simitle deniz kenarında olurdu, bazen bir çorbayla ofis mutfağında.

Ama o gün Murat’la birlikte dışarı çıkmayı kabul etti.

İlk defa, biri onun zamanına eşlik etmek istiyordu.

Yürürlerken Ece, güneşi yüzünde hissetti.

Murat’sa adımlarını planladı — “15 dakikada oraya varırız, 30 dakikada yeriz, 15 dakikada döneriz.”

Ece içinden gülümsedi. “Hayat bu kadar planlı olamaz Murat,” dedi usulca.

Murat bir an durdu, ona baktı.

“Olmalı,” dedi. “Yoksa her şey dağılır.”

Oysa Ece’nin cevabı hazırdı:

“Bazen dağılmak da iyidir. Yeniden toplanmak için…”

---

Bir Masada, İki Zaman

Restorana vardıklarında saat tam 12:00’ydı.

Murat gururla saate baktı.

Ece ise menüye değil, Murat’ın yüzüne baktı.

Bir an düşündü: “Acaba bu adam hiç geç kalmış mıdır bir duygusuna?”

Siparişler geldi.

Ece’nin tabağında makarna, Murat’ınkinde tavuk ızgara.

Tam yemek başlarken Murat telefonu eline aldı, bir maili yanıtladı.

Ece, sessizce önündeki tabağa baktı.

Zamanın içinde kaybolmakla, anı yaşamak arasındaki fark o anda görünür hale geldi.

“Biliyor musun Murat,” dedi, “benim için öğle yemeği sadece yemek değil.

O an, dünyanın benden bir şey istemediği tek saat gibi.”

Murat başını kaldırdı, gülümsedi.

“Benim içinse, dünyanın beni beklediği saat.”

İşte orada, iki insanın zaman algısı çarpıştı.

Birinin zamanı kalpteydi, diğerinin akrep ve yelkovanda.

---

Dakikalar Değil, Anlar Hatırlanır

Yemekten sonra Murat, saate baktı. 12:53. “Tam zamanında,” dedi.

Ece ise pencerenin dışındaki martıya dalmıştı.

O martı, gökyüzüne karışırken Ece bir şey fark etti:

Hayatta hiçbir anlam, dakikalara sığmıyor.

O günden sonra Murat, öğle yemeklerini hep 12:00’de yemeye devam etti ama bir farkla — artık önce saati değil, yanındaki insanı düşünüyordu.

Ece ise bir gün saat 13:30’da yemek yedi, kimseye haber vermeden.

Ve o an anladı: Öğle yemeği, herkesin kalbine göre bir saatte yapılır.

---

Zamanın Kalp Atışı

Bilimsel olarak bakıldığında, insan vücudu öğle saatlerinde enerji düşüşü yaşar.

Ama kalp başka bir ritimde çalışır — hissettiğinde, düşündüğünde, özlediğinde…

Bazı insanlar öğle yemeğini mideleri için yer, bazıları ruhlarını doyurmak için.

Ve belki de bu yüzden, “öğle yemeği ne zaman yapılır?” sorusunun cevabı hiçbir saatte gizli değildir.

Belki birinin gülüşünde, belki sessiz bir sofrada, belki de yalnız bir bankta yenilen sandviçtedir.

Zaman, ruhun içinden geçtiğinde anlam kazanır.

---

Forumdaşlar, Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Sizce öğle yemeği gerçekten bir zaman dilimi midir, yoksa bir ruh hali mi?

Bir erkek için 12:00’de planlanması gereken bir görev midir, yoksa bir kadın için kalbini dinleme saati mi?

Belki de en güzeli, zamanı planlamadan yaşamak…

Saat kaç olursa olsun, karnınız değil kalbiniz acıktığında sofraya oturmak.

Siz ne dersiniz forumdaşlar?

Sizin “öğle yemeğiniz” hangi anda başlıyor — saate baktığınızda mı, yoksa birine “gel birlikte yiyelim” dediğinizde mi?